en
Kamusal AlanKarma SergilerOrganik Patern Aksinin İddiasıBrokenFormun GücüArt Meets Turkish LeatherWeltschmerzSeyyar RüyalarFikir DökümüTemmuz SergisiHayatta mısın?Tekinsiz OyunlarPoint Hotel ve Çağdaş Sanat - Şifre: İstanbulBuradan Çok UzaktaSıkıntı ve GökkuşağıExposition, CenevreÇini için Bir Yüzey Problemi Olarak Sonsuz TekrarSudaki SuretBütün Gün / Her Gün 260 Yıl 60 SanatçıÖzel Koleksiyonlar
Sudaki Suret, 13 - 28.06.2003
Mekan: Dolmabahçe Kültür Merkezi, İstanbul
Küratör: Döne Otyam

Sanatçılar: Tomur Atagök, Arzu Başaran, Kezban Arca Batıbeki, İsmet Doğan, Ferhan Taylan Erder, Mehmet Güleryüz, Balkan Naci İslimyeli, Günnur Özsoy, Yusuf Taktak, Mehmet Uygun

SUDAKİ SURET'E YOLCULUK

GAP Bölgesini görmek, incelemek ve bir yargıya varmak. Ve bu yargıyı hafızaya zaptetmek. Bir insan diğer bir insana nasıl benzemezse, sanatçılar da birbirlerine benzemiyor. O nedenle farklı algıları ve yargılarıyla farklı sunuşları ve görüntüleri doğuruyorlar.

Bu düşünceyle çıktık yola. On sanatçıyla kısa ama dolu dolu geçen bir süreye sığdırdık GAP'ı. Çocukların sesleriyle gözlerin derinliğine daldık, türkülerle coştuk, sarı topraklarla hüzünlendik, pamuklarla, suların yeşilimsi maviliğinin doyumsuz güzelliğiyle mutlu olduk. Nimetlerle buluşan yaşlısıyla çocuğuyla heyecanlandık. Söyleştiğimiz sanata gönül veren gençlerle sevindik. Fırat'ın sularında yelken açanlarla geleceğe dokunduk.

Kâh kara, kâh yeşil, kâh beyaz toprak sınırında veya bizleri coşturan bir zamanların asi Fırat'ının duru suları üzerinde, heyecanlı geçen yolculuğun her durağında düşündük.

Turuncu ve morun çarpıcı ahengiyle salınan kadınlar gülmeyi öğrenmeye hazırlanıyor. Bir ayağında naylon terlik, bir ayağında plastik çizme boncuk bilezik satan çocuk gerçek bir çift ayakkabı almayı bekliyor? Yanık? Dininin son temsilcisi yorgun yaşlı, çömelmiş, duruşuyla tarih anlatıyor sanki. Yüzyılların yüzlerdeki uyumlu renkleri? Her adım bir bütünün ayrı bir boyutuna ulaşıyor; bunlar görüntülenmezse ne görüntülenir, bunlar hafızaya kaydedilmez de ne edilir?

Mi-Ge Sanat Galerisi ve NUROL Holding'in katkılarıyla gerçekleşen "SUDAKİ SURET" projesi, önce GAP'a yaptığımız bir gezi, sonrasında İstanbul'da aramızda yaptığımız 'sıra geceleriyle' birleştirdiğimiz toplantılar ve daha sonra İstanbul'da Dolmabahçe Kültür Merkezi'nde açtığımız bir sergiyle sürdü. Yukarı Mezopotamya'nın duygu düşüncesi, düşünce duygusu silueti böyle heyecanlarla oluştu. GAP'ta başlayan, İstanbul'da devam eden ve yine GAP'ta bitmesini istediğimiz bir proje.

Fırat ve Dicle kıyılarının acısının, sevincinin, üzüntüsünün, umudunun dünü, bugünü ve yarınıyla birikiminin, Mehmet Güleryüz, Balkan Naci İslimyeli, Tomur Atagök, Ferhan Taylan Erder, Arzu Başaran, İsmet Doğan, Kezban Arca Batıbeki, Günnur Özsoy, Mehmet Uygun, Yusuf Taktak'ın sanatçı duyarlılığından yansıyan 'iş'şeri sergilendi, ardından kitaplaştı.

Öncelikli hedef, büyük uygarlıkların yaşadığı ve hareketli tabakalar halinde varlığını sürdürdüğü bölgede, yeni kalkınma ufuklarını, sanattan hareketle vurgulamaktı. Yüzyıllar boyunca sanatsal yaratıcılığa tanıklık eden bu topraklara yeniden ve bugünün sanatçı gözüyle bakmak ve yorumlar kazandırmaktı muradımız. Sergiden aldığımız tepkilerden anlaşılan bunu başardık. Bu anlamda GAP BÖLGESİ çağcıl sanatçılarla tanışsın, üretilen yapıtlarla yeni bir biçimde, yeni yorumlarla sunulsun, bir yanı geçmişte kalan diğer yanı gelecekle buluşan bu bölge insanımız nasıl algılanıyor, görülsün istedik. Bunu gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyoruz.

Ben de, bu yeni deneyim için çağrıma hiç tereddütsüz cevap veren sanatçı dostlarıma, içten yardımlarıyla Başbakanlık GAP İdaresi'ndeki arkadaşlarıma, projemize cömert bir destek sağlayan sevgili Mine Özman ve Nurol Holding'e heyecanlı bir huzur içinde teşekkür ederim.

- Döne Otyam


SUDAKİ SURET

GAP bölgesine yaptığımız bir seyahatin arkasından açılan bu sergideki benim işlerim nasıl oluştu: Bu yolculuk benim için bir çok ilki içinde barındırdığı için çok özeldi. Çünkü uzun zamandır gitmek istediğim bu bölgeye ilk gidişimdi, aslında bunca zamandır da gidememiş olmak, bende hem merak, hem de bir eziklik yaratmaya başlamıştı. Oysa çocukluğumdan beri (çocukluğumdan beri diye başlayan cümlelerden bunca yıl uzak durdum, o da bu yazıya denk düşecekmiş, neyse) dünyanın doğusunda kalan ülkeler ile Türkiye'nin doğusu hep ilgimi çekmiş ve gitmek istemiştim. Atlası açıp görmek istediğim yerlere parmak basardım. Bir sürü parmak bastığım yerler, ilk başlarda merak, büyüdükçe, keşif, yaşamak, tanışmak, yemek içmek, öpüşüp koklaşmak v.s. Haritadaki dağları, ovaları, denizleri, sınırları bir parmakla geçip sayfaları hararetle karıştırırken doğal olarak zaman da geçti ve ben başka ülkelerin sınırlarını öyle kolayca geçemeyeceğimi öğrendim. Neyse ki Türkiye bizimdi. Sonunda bir gün Türkiye'de gidebildiğim en uzak nokta Göreme'deydim, bir turizm acentasının vitrininde Nemrut'a yapılan gezilerin ilanını görüp içeri girdim ve tura katılmak istediğimi söyledim. Acentadaki yetkili bana bu gezileri artık yapamadıklarını söyledi, ısrar etmemden sonra da biz gitmek istesek bile hiçbir şoförün bizi götürmeyeceğini söyledi, evet benim de bildiğim bazı özel haller ve bazı olaylar oluyordu ama bütün bu olan bitenler Türkiye içinde geçilmesi zor bir sınır çizecek kadar mıydı? O ana kadar bunun ne kadar vahim olduğunun farkına varamamıştım, sınırın öbür tarafında savaş vardı?

Zaman geçti 2002 yılının Mayıs'ında GAP idaresinin davetlisi olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne gittik. Artık Türkiye'de bir güvenlik sınırı yok ama ben merak ediyorum, hala var olan görünmeyen sınırlar kimseler incinmeden kalkabilecek mi?

Gittiğimiz bu geziyle ilgili yazılabilecek çok şey olduğunu düşünüyorum ama öbür yandan da ne kadar yavan kalabileceklerinin farkındayım. Ancak şunu belirtmeliyim ki şimdiye kadar fotoğraflar ve yazılanlarla birlikte dışarıdan baktığım bir bölgeye içeriden bakabilme fırsatı bulduğum için kuşkusuz çok mutluyum.

Ben bu geziye çıkmadan önce bu proje için ne yapacağıma karar vermiştim. Dolayısıyla gezi beni ne yapacağım konusunda yönlendirmedi ancak işimi nerelerde yapabileceğimin tespiti için zaten böyle bir gezi gerekliydi. Ben organik formlu üç boyutlu işler üreten biriyim. Bu projede ise bir landscape yapma düşüncesindeydim. Amacım irili ufaklı organik formlarımı Güneydoğu Anadolu'da 4-5 dönümlük bir alan içinde toprağa iç bükey ve dış bükey olarak yapmaktı. Kuş bakışı bakıldığında yeryüzüne düşmüş meteor çukurlarını hatırlatabilecek topraktaki bu içbükey formlar benim izim olacaktı. Kimisi yağmurun yağması ile dolacak, kimisinin içinde çocuklar kayabilecekti. Dış bükey olanların üzerine tırmanılıp kuş bakışı etraf seyredilebilecekti. Bu arada sevindirici bir gelişme oldu. Dönemin Mardin Belediye Başkanı Sayın Abdülkadir Tutaşı, yeni kurulan Mardin bölgesinde böyle bir proje için yer verilebileceğini söyledi. Ancak işin sponsor kısmı devreye girince bu projeyi beklemeye almak gerekti, sonuç olarak yapmak istediğim bölgede kalacak benden bir izdi. GAP sergisi için benim yaptığım ise projenin maketini ve 3D kullanarak hazırlanan animasyonları göstererek yapmak istediğim iş hakkında fikir verebilmek ve belki bir sponsor bulabilmek.

- Günnur Özsoy